30 Ağustos Zafer Bayramı: Büyük Taarruz’un Destanı ‘BÜYÜK İŞLERİ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR’
30 Ağustos Zafer Bayramı: Büyük Taarruz’un Destanı
‘BÜYÜK İŞLERİ BÜYÜK MİLLETLER YAPAR’
1922 yılının yazı, Anadolu'nun yorgun ama yılmaz ruhunu taşıyan bir umut mevsimiydi. Mondros Mütarekesi'nden sonra başlayan işgaller, milletin bağımsızlık mücadelesini ateşlemişti. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı, artık son ve kesin bir zaferle sonuçlanmak üzereydi. Bu büyük zafer, Türk milletinin azmi, kararlılığı ve özgürlüğe olan sarsılmaz inancıyla yazılan bir destan olacaktı. Bu destanın adı, Büyük Taarruz'du.
25 Ağustos 1922: Sessiz Hazırlık
Türk ordusu, 25 Ağustos gecesi Kocatepe’de sessizce son hazırlıklarını yapıyordu. Mustafa Kemal Atatürk, harekât planını büyük bir gizlilikle yürütmüş, düşmanı yanıltmak için türlü tedbirler almıştı. 26 Ağustos sabahı başlayacak olan bu taarruz, düşmanı şaşırtmak, hızlı ve kesin bir darbe vurmak amacıyla titizlikle planlanmıştı. Kocatepe’nin karanlık örtüsü altında, Türk askerleri kaderlerini çizmek için bekliyordu. Her bir asker, bağımsızlık aşkını yüreklerinde taşıyor, vatan toprağını savunmak için canlarını vermeye hazırdı.
26 Ağustos 1922: Kocatepe’de Doğan Şafak
26 Ağustos sabahı, güneşin ilk ışıkları Kocatepe’ye vurduğunda, Türk ordusu tarihin seyrini değiştirecek harekete geçti. Saat tam 05:30’da, topçu ateşiyle başlayan Büyük Taarruz, adeta bir fırtına gibi düşmanın üzerine çöktü. İlk atışların ardından yer gök inlerken, Türk askerleri büyük bir cesaretle ileri atıldılar. Yunan ordusu, bu beklenmedik saldırı karşısında neye uğradığını şaşırmış, büyük bir paniğe kapılmıştı. Türk ordusunun her bir neferi, kalplerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini yankılayarak savaşıyordu: "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır."
27-28 Ağustos: Afyonkarahisar’ın Fethi
Taarruzun ikinci gününde, Türk askerleri Afyonkarahisar’daki düşman kuvvetlerini çembere almış, onları bozguna uğratmak için hızla ilerliyordu. Yunan ordusunun direnci kırılmaya başlamıştı. 27 Ağustos günü, Türk birlikleri Afyonkarahisar’ın stratejik noktalarını ele geçirmeye başlamıştı. Şehrin düşman işgalinden kurtarılması, Türk ordusunun zafer yürüyüşünde önemli bir adım oldu. Bu zafer, Türk milletinin bağımsızlık için gösterdiği kararlılığı bir kez daha kanıtladı. Afyonkarahisar’ın sokaklarında, zaferin kokusu hissedilirken, halkın sevinci ve askerlerin kahramanlığı tarihe geçiyordu.
28 Ağustos’ta, Türk ordusunun cesur adımları Dumlupınar’a doğru atılmaya başlandı. Yunan ordusu, geri çekilmek zorunda kalmış, paniğe kapılmıştı. Türk askerleri, vatan toprağını birer birer düşmandan temizlerken, her adımda milletin onuru ve bağımsızlığı için savaşıyordu.
29 Ağustos: Dumlupınar’a Giden Yol
Dumlupınar, Türk milletinin kaderini çizecek son büyük savaşın yapılacağı yer olacaktı. 29 Ağustos’ta, Türk birlikleri Dumlupınar Meydanı’nda son hazırlıklarını yapıyordu. Bu meydan, bağımsızlığın ve özgürlüğün simgesi olacak, tarihin akışını değiştirecek bir zaferle taçlanacaktı. Yunan ordusu, Türk ordusunun hızına ve azmine karşı koyamıyor, hızla gerilemek zorunda kalıyordu. Mustafa Kemal Atatürk, komuta ettiği bu büyük harekâtı adım adım takip ediyordu. Her ayrıntı, her strateji titizlikle uygulanıyordu.
30 Ağustos 1922: Başkomutanlık Meydan Muharebesi
30 Ağustos sabahı, Dumlupınar ovasında başlayan büyük çatışma, Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılacaktı. Bu gün, Türk milletinin kaderinin yeniden yazıldığı gün olarak tarihe geçecekti. Mustafa Kemal Atatürk, bu savaşın başında, Türk ordusunun en ön saflarında yer aldı. Türk askerleri, “Ya istiklal ya ölüm!” parolasıyla düşmana karşı amansız bir mücadele veriyordu. Topçu ateşi, süngü hücumları ve yiğitlik dolu çarpışmalarla geçen bu gün, Türk milletinin zaferiyle sonuçlandı.
Yunan ordusu, büyük bir bozguna uğramış, dağılarak kaçmaya başlamıştı. Bu, sadece bir savaşın değil, aynı zamanda bir ulusun varoluş mücadelesinin zaferiydi. Bu zafer, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini taçlandıran, düşmanı Anadolu topraklarından süpüren nihai zaferdi. Atatürk, zaferin ardından ordulara yeni bir hedef gösterdi: "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!" Bu emir, zaferle dolu bir geleceğe açılan kapıydı.
31 Ağustos - 9 Eylül: İzmir’e Yürüyüş
Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin ardından, Türk ordusu düşmanı takip etmeye devam etti. 31 Ağustos’tan itibaren başlayan bu takip harekâtı, İzmir’e kadar sürecek bir zafer yürüyüşüne dönüştü. Yunan ordusu, Türk askerlerinin azmi karşısında birer birer çekilmek zorunda kaldı. Türk ordusu, her geçtikleri kasaba ve şehirde halkın sevgi ve coşkusuyla karşılandı. Bu yürüyüş, Türk milletinin kurtuluşunun simgesi oldu.
9 Eylül 1922'de Türk ordusu İzmir’e girdi. İzmir’in kurtuluşu, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin nihai zaferi olarak tarihe geçti. Yunan kuvvetleri denize döküldü, işgal sona erdi. Anadolu toprakları, yıllardır süren işgalin ve acıların ardından özgürlüğüne kavuştu. Türk bayrağı, İzmir’in semalarında özgürce dalgalanıyordu.
Zaferin Mirası: Bağımsızlık ve Özgürlüğün Zaferi
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlüğe olan inancının, azminin ve kararlılığının bir sonucudur. Bu zafer, yalnızca askeri bir başarı değil, aynı zamanda bir ulusun yeniden doğuşudur. Atatürk’ün dehası, Türk askerinin cesareti ve milletin sarsılmaz iradesi, bu zaferin ardındaki en büyük güçtür.
Bu zaferle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılmış, bağımsızlık mücadelesi zaferle taçlanmıştır. 30 Ağustos Zafer Bayramı, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük yolunda verdiği mücadelenin simgesi olarak her yıl büyük bir gururla kutlanır. Bu bayram, sadece geçmişin zaferlerini değil, aynı zamanda geleceğe olan inancı ve umudu da temsil eder. Türk milleti, bu zaferle birlikte bağımsızlık ve özgürlüğüne olan sarsılmaz inancını bir kez daha kanıtlamış, dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.
30 Ağustos, sadece bir zafer günü değil, aynı zamanda Türk milletinin direnişinin, azminin ve bağımsızlık tutkusunun destanıdır. Bu destan, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin ışığında, nesiller boyu anlatılacak ve kutlanacaktır.
'30 Ağustos Zaferi'nin 102. yıldönümünde, kutsal vatanımızın bağımsızlığını ve varlığını dünyaya kabul ettiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, kurucu kahramanlarımızı ve aziz milletimiz için canlarını feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi derin bir şükran ve minnetle anıyorum.'
30 Ağustos Zafer BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
Comments